
Neden böyleyiz biz?
Bir türlü toparlayamıyoruz.
Bir türlü mutlu olamıyoruz mesela, tam manasıyla yada ağız dolusu gülemiyoruz.
Hep bi yanımız eksik gibi, hep tamamlayacak oyuncaklar arıyoruz. Oysa ne büyük duaydı dilimizde senli, benli zamanlari hayal etmek...
hele ayni evde vakit geçirmek istemek.
Nasıl bu kadar eskidik biz?
Nasıl vazgeçtik yan yana durmak istemekten?
Ve ne vakit vazgeçtik birlikte hayal etmekten...
Nedir içimizde eksik kalan, nedir her istediğimiz olduğu halde hala doymadığımızı bize tekrarlayan?
Nedir? bu kadar bizi içimizi yüreğimizi bayağılaştıran.
Niye ellerimizi sevmiyoruz sadece,
hatta geçtim bizden bir daha hiç o kadar küçük olmayacak can parelerimizin bile ellerini sevmiyoruz.
Hep erteliyor erteliyoruz.
Sanki çok uzun ömrümüz yada ömrümüzün garantisi var gibi erteliyoruz.
Bak bir yaş daha büyüdü evladımız bir diğeri de büyür bir kaç ay sonra benim yüzümde bir dolu çizik doldu.
En çok da kaşlarımı çatmaktan yüzümün ifadesi değişti.
Ne zaman vazgeçtik biz anı yaşamaktan...
Şimdi değilse, ne zaman?
Her gün bir bahanemiz var birbirimizi sevmemeye...
Birbirimize vakit vermemeye...
Oysa en afilli cümlelerden degilmiydi? "Bir insanın bir insana vereceği en kıymetli şey ayırdığı zamandır" değilmiş iste bir insanın bir insana vereceği en büyük cezaymış.
Ondan çaldığı zaman..